Serinin her kitabında film olması dileğim günden güne artıyor. Ya o kadar seviyorum ki, kelimelerle anlatamıyorum bile. Aksiyon ve heyecanın bir an bile düşmediği bir seri Katiller Çetesi.
Bir kitap diğerinden daha düşük olmuyor. Her kitap aynı tadı, aynı heyecanı veriyor bana. Grup genişledikçe olaylar işin içinden daha da çıkılmaz bir hal aldı tabii ki.
Arka kapağı okuduğum zaman “kimdir bu Nora?” diye düşünüp duruyordum. Kendimce bir sürü tahminde de bulundum – ki genel de ben hep doğru tahmin ederim ama bu sefer tutmadı. Cidden beni beklemediğim yerden vurdu bu defa yazar.
Bu sefer çetedeki herkesin bir sırrını öğreniyoruz. Onları derinden etkileyen sırlarını hem de. Daha önce de söylemiştim. Bu kadar duygusuz karakter yazıp yine de o duyguyu sonuna kadar hissettiren bir kurgu olmasına bayılıyorum.
Karanlık sırların yanında daha duygusal bir şeyler vardı bu kitapta. Çünkü ne kadar soğuk, ne kadar duygusuz katiller olsalar da hepsinin zayıf noktasını gördük. Onları nelerin yaralayacağını öğrenmek çok farklı hissettirdi. Aynı zaman da bu sırları birbirlerine itiraf etmek zorunda kaldılar ve her şey daha karmaşık bir duruma sürüklendi.
Niklas bu kitapta beni en çok şaşırtan adam oldu. Onunla ilgili bir şeyler öğrenmek ona olan bakışımı değiştirdi ve bildiğimiz gibi sıradaki kitap onunla ilgili. Her zamanki gibi deli gibi merakla bekliyorum.
Çünkü yine yazar öyle bir yerde bitirdi ki kitabı meraktan çıldırmamak elde değil. Ve her yeni kitabın bir öncekini aratmıyor oluşu da başlı başına delirmeme sebep oluyor.
Ben seriyi çok seviyorum. Her kitabı ayrı ayrı deli gibi seviyorum hem de. Hala okumayan varsa sakın bekletmeyin.