Ağustos ayı bitmeden ben kitaplığıma bir miktar daha kitap soktum :)
Tabi ki bu ay hediyelerimde vardı. 5 tane falanda öyle geldi kitabım :)
21 adetin üstüne 12 adet daha eklenmiş oldu...
"Şimdi anlıyorum, seninle tanışmadan önce aşk hakkında hiçbir fikrim yoktu. Oysa, bizimkisi aşktı; aşk insanın hayatını zorlaştırmıyormuş, asla seninle olduğum zamanlar gibi mutlu olmadım ve bu zamanların nasıl geçtiğini anlamadım. Benden vazgeçmeni kaldıramam, bende senden vazgeçemem. Gülüşünü seviyorum, dürüstlüğünü seviyorum, sadık olmanı seviyorum, espri anlayışını seviyorum ve sen bana şaka yaptığında gözlerinde oluşan ışığı seviyorum. Sanırım en çok da bunu seviyorum. Sadece seni sevmiyorum, sana ihtiyacım var. Sanırım bu bir uyarı, bir şekilde senden kolay vazgeçeceğimi düşünüyorsan şaşırmış olmalısın, toparlan sevgilim, öyle ya da böyle seni yeniden kazanacağım."
"Sana ihtiyacım var demiştim. Fakat şimdi hayatta kalmak için sana ihtiyacım var. Sonsuza kadar."
"Alt dudağımı ısırdı ve ben neredeyse eriyip bitecektim."
"Yapmayacağım tek şey seni kaybetmek. Bunu yaparsak seni kaybetmeyeceğime söz verebilir misin?"
Birbirlerine yasladıkları tek şey bedenleri değildi; tüm umutları, umutsuzlukları o gece koyun koyunaydı.
Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?
Başarılı, genç ve güzel bir kadın olan Rüya, ta ki aşık olduğu adamla aynı adaya düşene kadar bu sorunun yanıtını hiç düşünmemiştir. Gönlünğ, çalışanların "Otoriter Despot" ismini verdiği yöneticisi Arel Bozan'a kaptıran Rüya, Arel'in kendisini fark etmesi için sonsuz bir çaba içindedir, ama ne yaparsa yapsın bir türlü Arel'in dikkatini çekmeyi başaramaz. Çıkacakları Hindistan gezisi ise Rüya'nın son şansıdır. Ya devam edecek ya da vazgeçecektir. Fakat hiçbir şey planlandığı gibi gitmez ve kendisini aşık olduğu adamla birlikte ıssız bir adada bulur.
Acaba hayatta kalmak için büyük bir mücadele verdikleri bu ıssız adada Rüya, Arel'in duvarlarını yıkabilecek midir?
Blake Harrison, Zengin, kraliyet mensubu, çekici... Ve en önemlisi çarşamba gününe kadar evlenmesi gerekiyor. Blake evlilik konusunda ona yardımcı olması için bir iş adamı olduğunu sandığı Sam Elliot'a başvuruyor. Ama güzel, enerjik ve baştan çıkarıcı bir sesi olan Samantha Elliot'la karşılaşıyor.Samantha Elliot, Bir çöpçatanlık şirketi sahibi olan Samantha evlenecekler listesinde değil... Ta ki Blake ona bir yıllık evlilik sözleşmesi için on milyon dolar teklif edene dek. Ve bu teklifte uygunsuz bir niyet yok. Bu para, bakımevinde kalan kardeşinin masraflarını karşılayacak. Samantha'nın tek yapması gerekense yeni kocasına karşı hissettiği çekimi kendine saklamak ve onunla ilişkiden kaçınmak.
Ama Blake'in öpücükleri ve çekiciliği Samantha'nın karşı koyamayacağı kadar güçlü. Samantha ve Blake her şeyiyle düşünülmüş bir evlilik sözleşmesi imzalıyorlar. Bu sözleşmede aşk yok ama bilirsiniz, aşk zaten sınır tanımaz.
"İki kelime. Kadının ağzından günah gibi akan, seksi telefon operatörlerini utandıracak bir sözle söylenen bu iki söz Blake'in nutkunun tutulmasına yetmişti."
"Ne sözleşmesi?""Sana bir evlilik kontratı teklif ediyorum"
"Bir yıllık bir ilişki yaşamamızı mı öneriyorsun?""İkimizde yetişkiniz ve hissettiğimiz çekim aşikar."
"Vücudunun benimkine nasıl mükemmel uyduğunu fark ediyor musun?"
"Blake onu tekrar öpmek için eğilirken Samantha'nın aklında ki tek düşünce, artık pek de geçici olmayan kocasını ne kadar çok sevdiğiydi."
"Az önce Gray'dan pantolonumu indirip beni tuvalete oturtmasını istedim. Gerçekten cehennemde olmalıyım."
"Kendini topla adamım, canı yanan bir kadını arzulayamazsın. Bir doktor gibi düşün , külotlu bir kadın seni etkilememeli. Tanrım, lütfen külodu babaanne külodu olsn."
"Uzaktan konuşmak kolay yakışıklı. Kimse boşuna tahrik edilmek istemez."
"Ah, tatlım gerçi seni tahrik etmeye bayıldığımı biliyorsun ama oraya geldiğimde sözümün arkasına duracağımı göreceksin.
Kadın olmanın rengi hep başkadır. Sevince pembe, âşık olunca kırmızı, fincanda kahverengi, alışveriş poşetlerinde gök kuşağı gibi rengârenktir kadın…
En yakın dostu Eros’un da okunu nereden fırlatacağı hiç belli olmaz… Tıpkı otuz iki yaşına gelmiş ve bu yaşına gelirken boş oturmayıp ikinci kocasını da nihayet kaçırmış; vurdumduymazlığı, hiperaktivitesi ile arkadaşlarına illallah dedirtmeyi başarmış Didem'in kalbine saplanan ok gibi!
Önce ‘Neyse hâlim çıksın falım,’ deyip kapattığı fincanda görüldü yakışıklısı, sonra da kaza yaptığı arabada. Dedik ya ilk ok, tabir yerindeyse dünya umurunda olmayan, sadece kendi keyfi için nefes alan, evinin etrafındaki tüm restoran kuryelerinin yakinen tanıdığı Bağdat Caddesi kokoşu Didem'e...
İkincisi ise İstanbul Emniyeti’nin gözbebeği, deli lakaplı, tuttuğunu koparan, tutarlı, disiplinli baş komiser Bora'ya isabet ediyor...
Didem’in en yakın arkadaşı olma talihsizliğini yaşayan Yasemin'in evliliği ve bebek heyecanı ile renklenen hayatı...
Seçtiği playboy sevgililerinin aksine, aşkın masumiyetine olan inancını hiç yitirmeyen Elif.
‘OLMAZ AMA OLDURURUZ!’ diyerek istediğini alan, aşkta her yolu mubah sayan kadınların komik hikâyesi...
"O dediğin ne demekti?""Şurimşine mi?""Evet, o.""Lazca; canımın içi, sevgilim demek."
Sina, yalnızlığının kabuğunda, adını aldığı çöl gibi ıssız bir genç kızdır. Bir partide tanıştığı Deniz ise, dalgalar kadar hırçın bir delikanlı.Adını bile bilmeden birlikte olduğu Deniz'in, yeni matematik öğretmeni olduğunu öğrenmesiyle Sina'nın hayatı tamamen değişir.
Her şeye rağmen Sina'dan vazgeçmeyen Deniz, farkında olmadan ona zarar vermektedir. Sina, yeni tanıştığı sahiplenilme duygusuyla Deniz'e sığınırken, aşkları engelleri aşmalarına yardım edebilecek miydi?
Sina ve Deniz'in yasak aşkı tüm engellere rağmen sürebilir miydi?
"Neden hiçbir şey olmamış gibi davranmadın? Öğretmenimsin, her şeyi yok saysan daha kolay olurdu."
"Yapamam. Olmuşla ölmüşe çare olmazmış."
Yorgun bir ülkenin yorgun ama yürekli insanlarıydı onlar. Toros Dağları eteğinde, gelecek günler ve konuklardan habersiz bir hayat sürüyorlardı. Ansızın köylerine gelen bir yabancının neyin habercisi olduğunun farkında değillerdi.Bu yabancı misafiri aralarına kabullenmeleri uzun sürmediğinde ise kendi kaderlerini kendileri belirlemişlerdi.
Topraklarından uzaklarda yaşamak zorundaydı Yüzbaşı Vorontsov. Askeri üniformasını ne zaman giydiğini hatırlayamayacağı kadar uzun bir süre geçirmişti yurdundan uzakta.
Bir an önce ülkesine ve hak ettiği zafere ulaşmak istiyordu ve bunun için atması gereken son bir adımı kalmıştı.
Toroslar'ın eteklerinden Erzurum'a, Batum'dan Sibirya'ya kadar uzanan bir tarihi kurgu romanı Kafkas İmam. Savaşın sadece cephede kazanılmayacağının da bir örneği.
Bu kitabı eline aldığına göre hatta arkasını çevirip burayı okuduğuna göre benim aradığım nadir kişilerden biri olabilirsin. Çok insan tanıdım, çok yönetici gördüm, çok patron tanıdım… Binlerce kişiye eğitim verdim, yüzlerce patrona hizmet sattım, birçok firmaya yönetim danışmanlığı yaptım ve yaklaşık iki yüz personel çalıştırdım. Evet, insanlar çok iyi yaratıklar! Bunu gördüm. Ancak gördüğüm başka bir şey daha var ki o da insanların çoğunun yönetim konusunda çok zayıf oldukları.
Etrafıma bir baktım ki sadece işletmeler değil ilişkiler de çok amatörce yönetiliyor. Sonra boşanma oranları, küslükler, tartışmalar ve çözümsüzlükler; yani mutsuzluk için gereken her şeyin arttığını fark ettim.
Sadece bir işletme değil; eşin, ailen veya sevgilinle aranda var olan tüm ilişkiler de yönetilmek zorundadır. Bundan da öte insan kendini daha da önemlisi duygularını yönetebilmelidir.
Bu kitap aracılığıyla hayatın birçok alanını daha iyi yönetmen için yanında olacağım. Aslında her şeyden önemlisi, bir şeyleri yönetmenin sorumluluğu altında yalnız kaldıysan sana arkadaş olacağım.
MERHABA PATRON
Tanıtım: True Bennett imkansızı başardı ve rock yıldızı kötü çocuk Jake Wethers'in kalbini ele geçirdi. Şimdi düğünlerini planlamakla ve Amerika'da yaşayacakları hayatı organize etmekle uğraşıyorlardı. Peki sonsuza dek mutlu olacaklar mıydı? Elbette hayır!Parlak güneş bile Kaliforniya'nın karanlık yüzünü aydınlatamaz. Açgözlü müzik tutkunları, acımasız paparazzi ve Jake'in vahşi geçmişi her köşede gizlenmişti. Daha da kötüsü, Jake çocuk istemediğini kırıcı bir şekilde ifade etmişti.Tru, Jake'i her şeyden çok seviyorduç Birlikte, beraberinde yıkımı getirecek krizlerle savaştılar, her şeyin yok olması tehdidine göğüs gerdiler ancak bu çiftin, sonunda sert bir yüzleşmeyle karşı karşıya kalması gerekmektedir. Acaba aşk tüm bu engelleri aşmaya yetecek midir?